Halil İnalcık Kimdir? Hayatı, Kitapları ve Sözleri

 Herkese selamlar. Bugün ülkemizdeki en çok değer verdiğimiz Tarih profesörlerimizden biridir. Hadi gelin sizlerle Sevgili Halil İnalcık hocamızın hayatına, tarih adına yaptıklarına şöyle bir göz atalım.



    Prof. Dr. Halil İnalcık, yazdığı eserleriyle Osmanlı-Türk tarihine siyasi, ekonomik, kültür ve medeniyet tarihi alanlarında muazzam katkılarda bulunmuştur. Bütün Balkan dillerine ve Arapçaya çevrilmiş olan "The Ottoman Empire The Classical Age 1300-1600" ve "An Economic and Social History of the Ottoman Empire" gibi eserleri, sadece ülkemizde değil çoğu dünya üniversitesinde de ders kitabı olarak okutulmaktadır. Tarih alanındaki çalışmaları ve yetiştirdiği alanında uzman öğrencileri sebebiyle Şeyh-ûl Müverrihin (Tarihçilerin şeyhi) ve Tarihçilerin Kutbu gibi isimlerle de anılan İnalcık, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde 32 yıl hizmet verdikten sonra 1972 yılında Chicago Üniversitesi'nde Osmanlı Tarihi Kürsüsünü, 1993 yılında ise Bilkent Üniversitesi'nde Tarih Bölümünü kurmuştur.

Halil İnalcık, 7 Eylül 1916 tarihine  İstanbul’da dünyaya geldi (Aslında 7 Eylül demek çok doğru olmaz. Çünkü aslında Halil İnalcık kendi doğum tarihini hiçbir zaman bilmiyordu. O da kendine 7 Eylül'ü doğum günü olarak seçti)

 Babası Seyit Osman Nuri, annesi Ayşe Bahriye olan İnalcık'ın hikâyesi Kırım’da başladı. Halil İnalcık'ın dedesi Kırımlı bir müezzindi. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde Kırım’da artan Rus baskısı üzerine babası Seyit Osman Nuri Bey İstanbul’a geçmiş; onun da kaderi buradan şekillenmeye başlamıştı. 

Seyit Bey, taşındıktan sonra hayatlarını idame edebilmek için ticaretle uğraşıyordu. Halil, çocukluğundan beri özellikle gördüğü şeylerden çok etkileniyordu ve gördüklerini kafasına kazıyordu. Babasıyla olan bir anısını şöyle anlatıyor:
“Babam bir gün beni Aya İrini, Bizans kilisesine götürdü. Orada yeniçeri, sipahi, harem ağalarının balmumu heykelleri benim çocuk ruhumda derin izler bırakmıştı. Bugün bile bu başka âleme ait tiplerin esrarlı görünüşleri hafızamdan silinmemiştir.”



Kolona ticareti yapan Seyit Bey, ticaret için Mısır'a gitti. Bu ticaret sırasında Mısır'da hayatını kaybetti. Bu kayıp, Halil'i derinden etkilemişti. Sonrasında ailesi, 1924 yılında Ankara'ya yerleşti.


 Babasının olmadığı bir hayatta annesi Ayşe Hanım için de hayat çok zordu. Aile dostları ve komşularının yardımı ile kendilerini toparlamaya çalıştılar. Pek çok şeylerinde aile dostları, komşuları, yakınları hep yanlarındaydılar. Fakat her konuya yetişemiyorlardı. Örneğin Soyadı Kanunu döneminde bu resmi meselelerle komşuları ilgileniyordu. Vatanperver bir aile olduklarından Bozkurt soyadını almak istiyorlardı. Ancak komşuların resmi işlemlerde gecikmeleri üzerine nüfus memurunun aileye tesadüfen verdiği İnalcık soyadını aldılar.
Eğitim hayatı 1923 yılında Gazi Mektebi'nde başlamıştı. Sonrasında  bir yıl Sivas Muallim Mektebi’nde okuluna devam etti. Orta öğrenimini 1931 yılında Ankara’da Gazi Muallim Mektebi'nde tamamladıktan sonra Balıkesir Necati Bey Muallim Mektebi'nde lise öğrenimine devam etti. 1936 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yeni Çağ Tarihi bölümünde yüksek öğretimine başladı. 1940 yılında da Ankara Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra fakültede asistan olarak kaldı.

1942 yılında, “Tanzimat ve Bulgar Meselesi”  adında doktora tezini verdi. Tezini iki yılda tamamlamıştı ve böylece doktora unvanını almıştı. Hemen ardından 1943 yılında da , “Viyana’dan Büyük Ric’ate Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı” adlı tezini vererek doçentliğe yükseldi. Tarafsız, İnalcık'ın gözlemleriyle doğru bilgiler içeren bu çalışma, Türk Tarih Kurumu tarafından basıldı. Halil İnalcık bu çalışmalarıyla tüm ilgileri üzerine toplamıştı. Bulgar elçiliğinden bir ziyaret heyeti, bu tezin Bulgar tarihine katkılarından dolayı teşekkürlerini sunmak amacıyla dönemin dekanı Enver Ziya Karal’ı ziyaret etti. Bu ziyaret Halil için büyük bir başarıydı. 1947 yılında da Türk Tarih Kurumu Üyeliği’ne seçildi.


İnalcık yıllar sonra bu doktora tezini ve şöhretli bir tarihçi oluşunu şöyle anlatıyordu:

“Arşivlerde 1432 yılına, II. Murat devrine ait bir tımar defteri buldum. Bu, arşivimizdeki en eski defterdir. Onu 1954’te neşrettim. Bu Arnavutluk’a ait bir defterdi ve Arnavutluk tarihine yönelik çok önemli sorunları çözmemize yardımcı oldu. Ben eğer şöhretli bir tarihçi olmuşsam, bunu Türk arşivlerine borçluyum. Bu arşivler çok mühim ve çok zengindir. Sosyal bilimlerle uğraşan Türk bilim adamları bu arşivler sayesinde önemli çalışmalar yapabilirler ve Türkiye’nin sosyal bilimlerdeki başarısı bizi Fransa’nın yanına yerleştirir. Fakat zaman zaman arşivlerimizin yönetiminde anlaşılmaz bir düşünce hakim oluyor. Vesikaların tamamını alamayacağımız söyleniyor. Son olarak, 1989 yılında defterlerin fotokopilerinin tam olarak çıkışı yasaklandı. Bugün bunların ancak üçte birini alabilirsiniz. Eskiden bu kural geçerli olsaydı ben Tanzimat ve Bulgar Meselesi başlıklı tezimi ortaya çıkaramazdım. Bu vesikaların açıklığı sayesinde bütün dünya çarpıtmalardan kurtulmuş hakiki tarihimizi öğrenecektir. Vaktiyle, Köprülü’nün Dışişleri Bakanı olduğu zamanlarda tam açıklık vardı. Macarlar kendileri ile ilgili defterlerin fotokopilerini aldılar ve Macarca’ya tercüme ettiler. Macarlar bugün kendi kayıtlarında Türkler aleyhine olan bölümleri düzeltiyorlar. Macar tarihini yalnızca Macar vesikaları ile yazarsanız çok düşmanca sonuçlara varırsınız, ama Türk vesikalarını da kullanırsanız daha dengeli bir tarih ortaya çıkar. Bunu böyle yapmamak bizi Türk tarihinin gerçeklerini öğrenmekten alıkoyar.”



İnalcık, 1945 yılında AÜDTCF Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden Şevkiye Işıl ile evlendi. 1948 yılında ''Günhan'' adında bir kız çocukları oldu.

1949 yılında İngiltere'ye giderek British Museum'da Türkçe yazmalar üzerinde çalıştı ve Calendar of State Papers serisinde Osmanlı tarihiyle ilgili kayıtları topladı. Public Record Office'te Osmanlı İmparatorluğu hakkında kaynak taraması yaptı. 1951 yılında ise tekrar Türkiye'ye döndü.

Halil İnalcık, ''Hocam kaç dil biliyorsunuz?'' sorusuna şöyle cevap vermişti :
“Madem sordunuz söyleyeyim, ben Fransızca ile başladım. Fransızcam çok iyiydi. Fransızca'dan sonra, üniversite bittikten sonra İngilizce öğrendim. İngiltere'de bir buçuk sene kaldım. Ondan sonra doçent iken Farsça'yı öğrendim. Farsçam iyidir,yani o ağır Farsça metinleri okuyup anlayabilirim. Arapça için ben Beyrut'ta 6 ay kaldım, orada Filistinli genç bir mülteci ile beraber 6 ay Arapça tahsil ettim.”

1951 yılında Türkiye'ye geri döndükten sonra 1951 yazında Bursa Ser’iyye Sicilleri üzerine çalışmalara başladı. Bu çalışmaları sonucu siciller, Topkapı Sarayı’nda bulunan atölyede ciltlendi ve sonrasında Bursa’ya gönderildi. 1952 yılının Haziran ayında “Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı-Kırım Hanlığı İşbirliği” yeni bir tez oluşturdu ve böylece  profesörlüğe yükseldi.


Halil İnalcık, 1957 yılında mezun olduğu fakültede eğitim vermeye başladı. İleride adı kendisi ile birlikte anılacak öğrencisi olan İlber Ortaylı ile burada tanışmıştı. İlber Ortaylı'nın hocası Prof. Dr. Halil İnalcık'tan öğrendiği  en önemli şey, “Oldum!” demeden hep olma yolunda olmaya devam etmekti.



Prof. Dr. İnalcık, Emekliliğinin ardından Chicago Üniversitesi’nden aldığı daveti değerlendirerek Amerika’ya gitti. Bugüne dek Columbia, Pennsylvania, Harvard, Princeton Üniversitelerinde ziyaretçi profesör olarak dersler vermişti. Şimdi ise kalıcı olarak buradaydı. Bu davetle İnalcık, Chicago Üniversitesi’nde, Osmanlı Tarihi Kürsüsü'nü kurdu. Burada tarihi çalışmalarını sürdürdü ve 1973 yılında “The Ottoman Empire: The Classical Age 1300-1600” adını verdiği kitabını yayımladı. Birçok dile çevrilen bu eser, alanında en çok okunan kitaplardan biri oldu.

Buradaki görevi ve araştırmaları boyunca İlber Ortaylı, Prof. Dr. Halil İnalcık’ın yine öğrencisiydi. Ortaylı, “Hayat Nasıl Yaşanır” adlı kitabında da söylediği gibi, onu bir yerlere taşıyacak öğretmenlerin peşinden gidiyordu.

İnalcık, Osmanlı ve Türk tarihi araştırmalarının ortaya koyduğu yeni bilgi ve bulguların en üst düzeyde paylaşılıp tartışılması için "International Association for Social and Economic History of Turkey" adında uluslararası bir birlik kurdu, ilk defa 1977  yılında Hacettepe Üniversitesi'nde olmak üzere 11 adet uluslararası kongrenin toplanmasına öncülük etti.

 1986 yılında Prof. Dr. Halil İnalcık, Chicago Üniversitesi’ndeki görev yerinden  de emekli olmuştu.

1989 yılında karısı Şevkiye Hanım hayatını kaybetmişti. İnalcık, çalışmalarından dolayı karısına fazla zaman ayıramadığı için büyük hüzün duymuştu. 25 Temmuz 2016’da, Ankara’da tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayata veda etti. Ardında koskoca bir arşiv bırakmıştı. Yaşadığı zamana sığdırdığı sayfalarca araştırmayı, ülkesine miras bıraktı




1993'te Bilkent Üniversitesi'nde Tarih Bölümü'nü kurdu. İnalcık, 23 yıl boyunca Bilkent Üniversitesi Osmanlı Tarihi Bölümü'nde yüksek lisans ve doktora öğrencilerine seminer dersi verdi.

Halil İnalcık, 2003 yılında Bilkent Üniversitesi'nde Center for Ottoman Studies adlı bir merkez kurdu. Yıllardan beri çeşitli arşivlerden topladığı belge ve defterlerin kopyalarını, yarım kalmış araştırma metinlerini, 1000'den fazla ayrıbasımı ve diğer materyalleri bu kurduğu merkeze bağışladı.



Prof. Dr. Halil İnalcık, çok iyi düzeyde Osmanlı Türkçesi; iyi düzeyde; İngilizce, Fransızca, Almanca; orta düzeyde de Arapça, Farsça ve İtalyanca biliyordu. Dünyanın çeşitli üniversitelerinden çok sayıda fahri doktora tevcih edilen İnalcık, 20. yüzyıl sona ererken Cambridge'de bulunan Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2000 bilim adamı arasında gösterildi

Hayatı ve tarihçiliğini anlattığı Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı adlı söyleşi kitabı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından 2005 yılında yayımlandı. Ayrıca İnalcık Aviasiya Akademiyası'nın kurucu üyelerinden birisiydi.

Halil İnalcık, 25 Temmuz 2016 yılında Ankara’da tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayata gözlerini yumdu. Ardında koskoca bir tarih arşivi bırakmıştı. Yaşadığı zamana sığdırdığı sayısız araştırmayı, ülkesine miras bırakmıştı...



Tarihe adadığı ömründe, tarihçiliğimizi, amacını şöyle ifade ediyordu:

“Türk tarihçiliği gelişiyor. Geçmişte iki büyük üstat var: Fuad Köprülü, Ömer Lütfü Barkan. Bu iki usta Türk tarihçiliğine getirdikleriyle bir yön vermiştir. Bugün tarihimizi onların yolunda iyi inceleyebilmek için, Osmanlıcaya hâkim olmak, bunun yanında batı tarihçiliğini iyi izlemek gerekir. Bana, siz bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız diye sorarsanız şunu söyleyebilirim: Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını, ekonomisini, gündelik yaşantısını ve bunları belirleyen şartları ortaya çıkarmaktır. Bizim tarihçiliğimiz ise bu konulara yeni yeni ilgi duyuyor.”

Başka bir yayında tekrar görüşmek üzere.

Yorum Gönder

0 Yorumlar